7 Nisan 2010 Çarşamba

Haykırış

Ben şu gönlümün demir sürgülü bu kapılarına vurdum kilidi

kimisi der ki bana unut ihaneti,hayat tanrının bize emaneti
kimi sefaleti sanır yoksulluk,kimisi de parada arıyor mutluluk
ama bir cüzdan arasındaysa namus o zaman yağsın benim üzerime yokluk
ben benimle çıktım yola,geride yaşanan onca hatıra
üstümde yakası yırtılmış kirli bir gömlek bana sen kokar hala
beni hayata bağla,bu defa kıldan ince iple değil halatla
silik bir resimden ibaretse geçmiş lanet ederim ben bu hayata
sokakta geçmişti hayatım,çocuktum ve hep öyle kaldım
dünyayı bize bir coğrafya dersiyle tanıtan öğretmenler utansın
kutuptan basık,ekvatordan şişik koskocaman bir yalansın
senden ala şerefsiz yok bu dünyada dünya,sen kazandın
kendine aynada aşık olanlardır katledip aşkı çalanlar
bir zamanlar senin ve benim gibi gençtiler bütün bu yaşlananlar
benimse yüzüm değil gönlüm kırıştı istemezken olmak ihtiyar
unutma ki bu dünyada her güzel şeyin elbette bir mutlak sonu var
bizler aynı ağacın dalıyız,farklı olan sadece meyveler
kimi sevgiyle sürer bu tarlayı,kimisi nifak tohumları eker
azla yetinmeyi bilmez insanoğlu,çoğu bulunca heba eder
güneşin olmadığı yerde gölgenin hissi kelamı bin altın eder                                                                  

Gel,beni kendine hapset görmesin kimseler gözlerini
Bu sel,benim üstümden değil gönlümden dert olur geçer
Bendeniz bir kiracı dünyada,mutluluksa ancak rüyada
uyanmam gerek çünkü bu dünyadan bir başka yokmus hiçbir dünya
Karın altında baharı beklemekse hayat, benim ellerim titrer
Ne kadar soğuk olursa olsun elin, güneşi çalmak emek ister
Hangi dosta verdiysem ev,her kapı çalışımda evde değiller
Hayat o kadar ciddiye alınacak birşey değilmiş salla boşver
Benim yazılarımı anlaman için yaşaman gerek,yaşatman değil
görmen gerekli bakman değil,bana varoş gerek burjuvazi değil
benim bu dert kokan yazılarımı yaşamak için oku,okumak için değil
duymak için bazen kalbiyle dinler insanoğlu kulak değil
beni biraz benimle yalnız bırak,dünya yolunda ölüm son durak
elveda sözüne alışkın kulak,ben her ağladığımda ıslanır yanak
gözlerimse dünden kalma sonbahar yağmurları kadar sağnak
ömrüm boyunca bahar olur diye dua ettim,kışı verdi Allah
olsun buna da şükür,demekle geçti ömür fakat usandı gönül
içim kömür dışım alev gülüm,dikeni topla çünkü yarın solar gülün
kime bu kinin acaba niye bu zulüm,ne parası ne de bir pulunda yok ki gözüm
bir gidene bir de ölüme çare yokmuş cok sonradan ögrendım üzgünüm
bugün hayatımı salondaki tozlu fotograf albumunden izledim
o günlerde cok mutluymuşuz,uzunmuş eskiden saçım benim
yüzümde hiç kirlenmemiş tebessümle bakardı çoçuksu gözlerim
bense bir fotograf makinasında bıraktığım çocukluğumu özledim
gözlerin bir yağmur damlası gibi düşerken delice üstüme
ben gönlümün brandalarını kaldırdım bile seninle ıslanırım diye
ama olmadı,hiç olmadı,sen kandın güneşin o parlak rengine
bense bana bıraktıgın yagmurların altında boguldum gizlice

3 yorum:

  1. the Prisoner8 Nisan 2010 00:37

    "bense bana bıraktıgın yagmurların altında boguldum gizlice..."

    mükemmelsiniz!

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim beni izlemeye devam edin :)

    YanıtlaSil
  3. Bence çok güzel bir hikayeydi oğlum.Çok da güzel anlattın. Çok çok içtendi...

    YanıtlaSil