14 Temmuz 2010 Çarşamba

Ben Kendimle Savaştım Her Gece

 Yine gece olmuştu bir korku filmi izleyip yatacaktım herzamanki gibi ama bu her zamanki geceler gibi olmadı,
herkez uyumuştu iştamadaydı düşüncelerim bir rüzgâr esiyordu heryer karanlıktı bir sigara yaktım sigaramın dumanını hayallerime sarıp içime çekip havaya bırakıyordum onla birlikte, ama bir işe yaramıyordu o yanımda değildi ve hayallerim havada kaybolup gidiyordu. Sigaram bitti ve yatmaya gittim cehennemden kaçan bir sıcak hava dalgası odamı sarmıştı uyuyamıyordum gözlerimi kapadım aradan biraz zaman geçtikten sonra beynimde bir karıncalanma oldu dudaklarım kilitlenmişti dilim sanki boğazıma dolanmıştı bir yılan gibi beynimin içinde bir şoklanma oldu adeta. Kalbim çığlıklar atıyor, ama kimse duymuyordu kendimle savaş açmıştım bu garip durum içinden kurtulmak için, ama hiç bir şey fayda vermiyordu. Gözlerimi açtım ama nasıl açtım bende bilemiyorum duvarlar üstüme geliyordu yumruklarımı sıktım ve tırnaklarımı kırdım orda  30 dk öldüm 5 dk dirildim galiba serinlemek için biraz cennete gittim gözlerimi kapadım ve aniden kendimi cehennemde buldum, bu benim kendimle çetin savaşlarından biriydi gene sonu gelmeyen hücre katliamları her hücremin ölüm feryatları duyuldu kulaklarımda zarlarını parçalayan çığlıklar merhametsiz katil karabasanlar çevreledi etrafımı onsuz geçen her akşam böyle oluyordu beni benle savaştırıp sonra geri barıştırıyordu aramıza karabasanlar sokuyordu. Nasıl olduysa savaş meydanı yani yatağımdan kalkmayı başardım nedense hemen sigarama sarıldım sonra kolanyalarla koklaştım meleklerle fısıldaştım düşmanıma lanetler yağdırdım karşılık beklemeden semaya dualar yağdırdım ve onun önünde secdeye kapandım bir yenilgi değildi bu savaşa indirilen en büyük darbeydi.Bir savaş olmamsı dileğiyle ama umutsuz bir dilekle geri yattım.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Eyvah Dönüyor Başım

Akbabalar önümde haksızca leş parçalıyor.

Birileri bana sessiz kal sükûtlasım sıkı giyin diyor.
Dünyanın kepengleri nasıl olsa kapanacakmış...
Yani yapraklarımızı dökeceğiz ,ağaçlar gibi.
Bilirsin,kör topal da olsan yaşayacaksın hüznü birkez daha..
Maalesef...
Kalabalıktan sıkılanlarız biz.
Dikbaşlı,damarı atmış,çizgileri sert.
Dokuz köy görmedik dokuzundan kovulalım Lann!
Bak ısındıkça güneş ısınıyor benim de kanım

Odamda kerametim,duvardan örülü camlarım
Elbet hikayem biter,tabuta yapışır kanlarım
Ben sahte kahkahalardan sıkılan o ağır başlı mutsuz adamım...
Sabaha ani bekleyenler çok mu ahmak göründü 
Kalp sahbahı nöbetlerken kaç parçaya bölündü?
Yalnızlıktan şizofrenlik,milyar insan görüldü
Aciz berduş sevdiğinin sözleriyle gömüldü...

Şehzadeler şehri şerle buladı çoğuna aşk olsun
Mecnun afitapla kavrul,bence Leyla mahvolsun.
Geride kalanların küfrü benim gibi kahrolsun
Gölgem infilak eder,anne başın sağolsun..
Anne..!
Derimi yakan güneşten bile erken uyanmalıyım

Bugün başımı derde sokanın zulmü gaffı artacak
Nasıl derttir bilemedim bu paylaştıkça çoğalacak
bomba döşeyip yedi cihana cümle alem kurtulacak.

Derimi yakan güneşten bile erken uyanmalıyım
Bugün başımı derde sokanın zulmü gaffı artacak
Nasıl derttir bilemedim bu paylaştıkça çoğalacak
bomba döşeyip yedi cihana cümle alem kurtulacak.
Gönül yoldaşsız gider,yoldaşsız gelir.

Ehvah dönüyor başım tam tersine

Yürüyor ayaklarım yine ters aksine
İki gözümün biri takılır resmine
Ben....Yine dağıtıldım....

Acım dinmez bu savaş bitmez
Bu güneş sönmez,ısıtır yüzümü..
Saçımda beyazım,ahkâmla bağırıp
Bu ömrümün yaprak dökümü....

16 Mayıs 2010 Pazar

Ölü Çocuklar

Umudunu ekmiş yarını bekler Gözünde damlalar hayalini pisler Bu suret benim değil der hayat taktı maskemi Eli silahlı bu katiller haram etti gülmeyi Ya doğmadan ölmek ya yarına varmak Ya da savaşlar ortasında savunmasız çocuk olmak... Hangisi kâr cevap verin şu ufaklığa Henüz 1 yaşında ışık tutun karanlığına Aydınlığa kanat çırpan beyaz bi güvercinin Körler aleminde dağladılar gözlerini Umulmadık savaşlar ortasında kaldı umut Masum diye gözetmeden yok ettiler düşlerini Yüzündeki matemini göz yaşıyla silen çocuk Boş yere bekleme adresi yok yarınların Reva görüldü ölüm soğuk bir yatakta Hiç tereddüt etme hadi tükür yüzüne insanlığın. İnandı çocuklar,avundu çocuklar Güzel günler masallarda inanmayın çocuklar İnsan olma erdeminden uzak bu adamlar Ruhun Şad olsun be Nazım "Büyümez Ölü Çocuklar" ...

Hiroşimada öleli
Oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
Büyümez ölü çocuklar

Güneş doğmadan önce doğuda uyanır askerler Simada aynı endişeyle cenkte ölümü bekler Geceyi pervazında izleyen ufak bir yüz Mermi ışıklarını havai fişek zanneder. Bak bugün de analar ağlamış be pirim Tek taraflı bir gemi dönmez askerler birim Kapaklar açıldığında şans sizinle olsun Biz dua ederiz candan yeter ki bunu bilin Neden çocukları ceset torbalarına tıktınız Onlar yaramazdı da ondan mı bıktınız Yarının ki umutlarını alimlerini çaldınız Güneş Doğuda doğmaz artık farkında mısınız ? Şimdi güler yüzler görmek zor Şırnakta Şimdi güler yüzler görmek zor Hakkaride Şimdi güler yüzler görmek zor Filistinde Şimdi hep gülen yüzler neden Batıda

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Sürek Haykırışları

Bu dünyaya tekrar gelsem acep bir farkı olur mu?

Düşman olmuş bütün dostlarım fahişe kadar gururlu
Ne kadar istediysem kaçmak,o kadar engel konuldu
Engelli zannettiğiniz bendeniz koşarken yoruldu
İçsem mi içmesem mi? Sussam mı konuşsam mı?
Koşsam mı otursam mı? Bir çocuk gibi ağlasam mı?
Sağır olmuş şerefsizler içinde biraz bağırsam mı?
Kahır çektim onca sene şimdi mutluyu oynasam mı?
Hayatım,bir çocuğun eline mahkum olan uçan balon
Bir bıraksalar iplerimi ama kaçıcam bırakmıyor
Neden bütün herkese aynı anda güneş doğuyor
Ve aynı anda batıp,herkes yaşlanınca ölüyor?
Melek doğar insan,düzülmekten olur şeytan
Üzülmekten vakit bulsam,bende onlar gibi gülücem
Çıkar bekler hepsi,bulamazsa döner tersi çeker gider
Biraz daha düşünürsem harbiden kesicem
Kendi tok gezerken hiç aç olanı düşünen var mıdır?
Yokluk nedir bilmeyenler düştüklerinde darlanır
Bir ailem var fakat ruhum piç,buna çare var mıdır?
Sizin dünyanız bizlere ucuzken bile pahalıdır
Alem olmuş çikolata,erir güneşi gören
dünyada tek şey zaman,kanatsız uçabilen
Bir açıp kapadım gözümü geçmiş seneler
Bir tanrı var ne çektiğimi bilir,bir de bu boş caddeler.

Ben,bir dertli şair,kalemle meşk eder
Ne verdiniz ki neyi istersiniz
Yeter, hayal etmekten beynim beni reddeder
Neden hep oturanlara küfreder ayakta gidenler?

Mutluluğu yatırdım bankaya vermiyor faiz
Şu lanet olası dünya da neden yoksul olan aciz
Ben bi şarkı dinledim çocukken, belirli belirsiz
Ve sonra başıma geldi birden briddle-Sage Francis
Ne söyledilerse onlar yalan inanma boşuna
Bu dünya denen lunapark benim gitmedi hoşuma
Tanrı bir oyun yarattı ve aşk koydu adına
Bütün kerizler bende dahil oyalandı bununla
Elalemin yerinde keyfi muhabbeti tatlı
Benim,fazla yüklenmekten beynimde bozuldu tartı
Demin,Ömer mısır sevdiği halde uzaktan baktı
Yemin ederim ögretmenim Ali hep ata baktı.
Işık ılık süt içip özel okulda okurmuş
Şırnakta 3 çocuk okul yolunda ölü bulunmuş
Ayşe parasının 8/1'ini bile paylaşmaz
Emel eve gelmez artık duydum orospu olmuş.
Kulağımda karamsar bir müzik çalar,kafamda şapka
Karanlık bir sokak,ortasında karamsar naralarımla
Bakar garip garip yanımdan geçen abi ve abla
Ölü doğup yaşayarak ölücem ulan ben her halukarda
Hepimiz mi programlı dünyaya alıştık
Bir reset at beynine ve tekrar yeniden çalıştır
Beni benle savaştır sonra bir daha barıştır
Çok bunalırsan otur ve de kopyala yapıştır

29 Nisan 2010 Perşembe

Gözlerimde Nefret Var



Üşüyor göz kapaklarına sarıldıkça

İflas ediyorum her saat başı vuruldukça gözlerine.
Kara bulutlar ne zaman gider
kulaklarım çığlıklar hakimi
Gözlerimde umutlar var,
Açtım yine en son takvimi.
Umut sus...
Kim duyar ki çığlık sesini.
Yada kus...
Duysun alem nefretini.
Denedim her yolu baştan yürümeyi
Katran dolu ayaklarım sil geçmişi
Müptela bu gözler her belaya
Bu ne ilk ne de son hüzünlenişim
Uyan...Uyan..Dayan...
Acı boyalı bir yağmur iklimi

Götürdüler benden herşeyimi
Alabora olmuş gemiler gibi
Nefes almak yakıyor ciğerlerimi.
Bi de bana sor ne haldeyim yine yağmur yağıyor yanaklarıma
Kar düşmeden ak doluyor veryansın
Kahverengi bildiğin saçlarıma.

Bir çığlık atsam duyulur mu?

Canımı yakan yalnızlığa...
Bende üzüldüm aslında
Baktığım yer kapkara.

Sesim çığlık yine sağnak yağmur yağmakta

Saçıma kader elleriyle aktan boya çalmakta
Bıktım bende ellerimle kağıt uçak yapmaktan
Korkar oldum günden güne doğru yoldan sapmaktan.
Hadi bak
Gözlerimde nefret var
Ve bıktığım artık insanlara gerçekleri anlatmak.
Yada satmak,ellerimde olan herşeyi
Hepsini,canımı sıkan herşeyi.
Farklı diyarlar kuşatmak,insanlardan kaçmak
Lakin kaçmak fayda etse bir gün ecel korku saçmaz
Huzrun ellerinde bir gül,kapımı öyle çalsa bir gün
Belki gözlerim dolardı sabrım böyle taşmaz

Kaç...
Korktuğun kovalar hep seni
Sağ çıkar içinden kabuk tutmuş nefsini
Yırt bir an ne varsa çektiğin son resmini
Mavi gömlegin de dahil pantolon ve hepsini
Yada sus...
şşştt ...Hiç bir şey söyleme...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Kargaşa da yürek

Zıtlar kaçtı zıtlardan nasıl ki kaçar ceylan aslandan dayanamaz kaçar

çığ dağlardan ne kadar anlar insan haklardan?Çukura düştün
havaya bakmaktan ödelek oldun ödünü kopartmaktan öldüremezsin
ölümü ne kadar uğraşsan da sen bir hiçsin!Düşünmekten kork kör gibi
titreye titreye adım at kaza gelince feza darlaşır,tedbirsizlik gerçekten de
pişmanlık verir.Sen hem her şeysin hem ne musibetsin
Cebrail gibisin bazen seçemedin hala acaba hangisi sensin.Biraz alsan kaile
ne zaman bitecek söyle bu ölü kaylule evet o adam benim kalbi param parça
kalbimi alıp gidiyorum hadi bana güle güle yorgunum yoruldum gide
gele güme varmaya gidiyorum yarımdan tüme
bulunur Ebu Cehil her bir Ahmede.Ahh!Ama acı yine mi?hay hay
o da tanrı misafiri tay tay öğretir sana yürümeyi vah vah dersin sırıtır kalır
dişlerin yüzünde yanınca suratın boğulurken istersin herkes ipinle
kuyulara insin.Hem suçlusun hem yalancı!
Hem haksızsın hem ısrarcısın sen ne kancıksın sükse yapar kendisi dünyalıktır emeli

utanmasa diktirir heykelini pes dersin sonra alışır ona nefsin şimdi canıma mı deysin?
Hayda dünya pay sonrası payda Umut al bunu böyle kayda ibret sana uzayda ayda
bilende fayda akibet hayra var bir geri dönüş hep müstesna gelirse can boğaza
kesilir candan her bir aza kapanır kapılar bir bir surata.yok ihtiyacım görmeye keramet
döne döne yandım oldum avare kim sana olmaz ki deli divane hikayem oldu şem ile
pervane hadi bir garet et kalk bir zahmet et gel bir yardım et bu mudur asalet?
Hadi itiraf et durma devam et eh be mübarek sen yalancısın!Olmaz bir bir daha
bu böyle olmaz kim gider de gönlüm kalmaz şu kefenleri kalbim almaz istesem
olmaz kaderde yazmaz var dedi nefesin kıymetli bize bakar hep heybetli
gönlüm yine sana meyletti densin arkamdan rahmetli.Ama kargaşada kaldı hep bu yürek paramparça bıraktın sen hep beni.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Haykırış

Ben şu gönlümün demir sürgülü bu kapılarına vurdum kilidi

kimisi der ki bana unut ihaneti,hayat tanrının bize emaneti
kimi sefaleti sanır yoksulluk,kimisi de parada arıyor mutluluk
ama bir cüzdan arasındaysa namus o zaman yağsın benim üzerime yokluk
ben benimle çıktım yola,geride yaşanan onca hatıra
üstümde yakası yırtılmış kirli bir gömlek bana sen kokar hala
beni hayata bağla,bu defa kıldan ince iple değil halatla
silik bir resimden ibaretse geçmiş lanet ederim ben bu hayata
sokakta geçmişti hayatım,çocuktum ve hep öyle kaldım
dünyayı bize bir coğrafya dersiyle tanıtan öğretmenler utansın
kutuptan basık,ekvatordan şişik koskocaman bir yalansın
senden ala şerefsiz yok bu dünyada dünya,sen kazandın
kendine aynada aşık olanlardır katledip aşkı çalanlar
bir zamanlar senin ve benim gibi gençtiler bütün bu yaşlananlar
benimse yüzüm değil gönlüm kırıştı istemezken olmak ihtiyar
unutma ki bu dünyada her güzel şeyin elbette bir mutlak sonu var
bizler aynı ağacın dalıyız,farklı olan sadece meyveler
kimi sevgiyle sürer bu tarlayı,kimisi nifak tohumları eker
azla yetinmeyi bilmez insanoğlu,çoğu bulunca heba eder
güneşin olmadığı yerde gölgenin hissi kelamı bin altın eder                                                                  

Gel,beni kendine hapset görmesin kimseler gözlerini
Bu sel,benim üstümden değil gönlümden dert olur geçer
Bendeniz bir kiracı dünyada,mutluluksa ancak rüyada
uyanmam gerek çünkü bu dünyadan bir başka yokmus hiçbir dünya
Karın altında baharı beklemekse hayat, benim ellerim titrer
Ne kadar soğuk olursa olsun elin, güneşi çalmak emek ister
Hangi dosta verdiysem ev,her kapı çalışımda evde değiller
Hayat o kadar ciddiye alınacak birşey değilmiş salla boşver
Benim yazılarımı anlaman için yaşaman gerek,yaşatman değil
görmen gerekli bakman değil,bana varoş gerek burjuvazi değil
benim bu dert kokan yazılarımı yaşamak için oku,okumak için değil
duymak için bazen kalbiyle dinler insanoğlu kulak değil
beni biraz benimle yalnız bırak,dünya yolunda ölüm son durak
elveda sözüne alışkın kulak,ben her ağladığımda ıslanır yanak
gözlerimse dünden kalma sonbahar yağmurları kadar sağnak
ömrüm boyunca bahar olur diye dua ettim,kışı verdi Allah
olsun buna da şükür,demekle geçti ömür fakat usandı gönül
içim kömür dışım alev gülüm,dikeni topla çünkü yarın solar gülün
kime bu kinin acaba niye bu zulüm,ne parası ne de bir pulunda yok ki gözüm
bir gidene bir de ölüme çare yokmuş cok sonradan ögrendım üzgünüm
bugün hayatımı salondaki tozlu fotograf albumunden izledim
o günlerde cok mutluymuşuz,uzunmuş eskiden saçım benim
yüzümde hiç kirlenmemiş tebessümle bakardı çoçuksu gözlerim
bense bir fotograf makinasında bıraktığım çocukluğumu özledim
gözlerin bir yağmur damlası gibi düşerken delice üstüme
ben gönlümün brandalarını kaldırdım bile seninle ıslanırım diye
ama olmadı,hiç olmadı,sen kandın güneşin o parlak rengine
bense bana bıraktıgın yagmurların altında boguldum gizlice

26 Mart 2010 Cuma

Anne


Anne ben ölüyorum..

Gözlerim kanıyor ikide bir,
Türk filmlerinin, Yarı absürt senaryolarında,
hüzünleniyorum,
Şizofreni diyorlar algınlığıma,



Anne ben ölüyorum..
Gözlerim doluyor, gözlerim kanıyor,
Anne ben erken ölüyorum..
Yüreğim yine benimle,
Ama ben yaralıyım,
Ve artık ata binemiyorum,
Aramızda dağlar var,
Kokun geliyor uzaklarda, Hissediyorum,
Ellerin cennet kokuyor anne,
Kucağın cennet kokuyor,
Beni kucağına alsana,
Sarsana beni koklasana,
Anne ben ölüyorum ağlamasana..



Sevdiğim kıza söyle,
Şarkımızı unutmasın,
'Heryerde sen herşeyde sen,
Bilmemki nasıl söylesem, '
Diye biten şarkımızı,



Nefes almak yaşamakmıdır anne?
Acı çekiyorum nefes alamam değil mi?
O halde ölüm acısız, Daha mı güzeldir ölüm?
Keşke diyorum, Hiç gitmeseydim oralara,
Keşke diyorum, Hiç gitmeseydim,
Yolumu kesmeselerdi dar sokaklarda,
Kavgalara girmeseydim,
Seni bu kadar üzmeseydim,
Keşke diyorum ah keşke,
Düşün ki savrulmuşum,
Ateş iken kül olmuşum,
Alın yazım almış beni avuçlarına,
Uzaklarda bir yerlerde,
Bir şehir olmuşum,
Üşüyen, yanan, eriyen bir şehir,
Kül olmuş gitmişim anne,
Ve bir avuç toz olup,
Düşmüşüm ayak izine,



Ve şimdi yanıyorum,
Elini tutmadan ölüyorum,
Ona yanıyorum,
Saçlarım ağarmadan ölüyorum,
Ona yanıyorum,
Anne ben ölüyorum..
Gözlerim doluyor, gözlerim kanıyor,
Anne ben ölüyorum..
Kokun geliyor uzaklardan, hissediyorum,
Ellerin cennet kokuyor anne,
Kucağın cennet kokuyor anne,
Beni kucağına alsana,
Sarsana beni, koklasana,
Anne ben ölüyorum ağlamasana..

21 Mart 2010 Pazar

Rüzgarın Sesiyle Beslenen Çocuk


Şair diyor bırakıver gel ardına bir gün dön geri
Yarını,geçmişi,öfkeni,sevgini sil her şeyi
Sözler yalanmış insan kararmış rengi yokmuş
Mutluluk sürgünmüş olsun gönlüm razı değil inan ki
Gerçek şu ki gelen gider geri kalanla avunurum ben
Oluru neyse olsun artık kader kısmet alışığım ben
Vuslat haktır oku yazılmış ayrılık gibi
Bakma yazmaz benim lügat, gitti gider dönmez geri
Eğri doğru yürüdük oğlum vardık işte yolun yarısı
Lakin bilmem bize kalan ne yalnızlık mı diğer yarısı
Yarınla arası açık olan da insan göremez önünü
Şayet bulunamaz ki gerçek çözülemezse hayat düğümü
Gördüğüm dağlar çok engin ve de rengi karanlıktı
Işığa muhtaç bir yoldaydım güneş yatmış uykudaydı
Sararmış cümlelerin yazarı meçhul aşıkları
Kara kaplı bir romandım bu ilk sayfam ya sonrası..

Ne umut var sarılacak bak ne de avutacak bir insan
Ne kadar arif olsan yetmez kâr etmiyor hiç bir lisan
Dokunsan çıldıracak feryat eder insanlığım
Ancak yaşanacak bişey yok tozunu kaldır yalnızlığın
Eriyen hüznün dökülür gözden boşalır sağanak sağanak
Hasret sorma kurumuş bir yaprak
Ömrüm geliyor geçiyor bitiyor
İnsan susamış arıyor
Bulacak lakin çekiyor toprak


Rüzgarın Sesiyle beslenen bir çocuk bense yurdun

Oğlum anlamazsın önde gider hep gururun
İnat bir aşkın peşinden sürüklenir bu gövden
Toprak seni içten içe, kendine çeker ya…

10 Mart 2010 Çarşamba

Rüya Bitti

Bir sayfa daha kopardım ömrün defterinden ellerimle

Bir adım yaklaştım bugün taştan makbere
Gülden bol dikeni var hayatın..
Sabret yol bitecek ey zavallım ..
Can emanet, görev ziyaret, bekle işte kul gecikme gel hidayet
Özleminden aldım ilham
Oldum her şeyimle teslim Miraç bekler an..
Dermansız dert vermez Allah…
Erbabıma söz maşallah
Ahbabıma zafer inşallah
Şefaat ver Ya Resulallah !
Bugün dünyadayız, yarın bilmem nerde..
Saltanatta kursan kalmaz bir şey elde
Haberi tez duyulur kem gözlerin
Gölgesisin sadece kendinin…
    Bugün var yarın yokuz kardeş bu konuda herkes hemfikir

Ne yapsan ne etsen kaçış yoktur olsan dahi başıma vezir
Malıyla övünen rezil görmek iste var birçok delil
Zelil insan gelir gider görmez doğru yanlış nedir..
Ebediyen kalıcıysan eğer durma haydi günü gün et
Hayata bir kez gelinir zaten diyenler saçma zihniyet
Hepimiz yolcu hayat hancı yok yabancı ben darağacı
Kaçan tek dakika ziyan, yalan koynumdaki çıyan ..
Sanma beni ben değilim asla bir felaket tellalı
Varsa eğer dilde yanlış çekilir elbet cezası
Herkes alacak eline kitabı belki sağdan belki soldan
Doğru yoldan şaşma özden sahi sözden tatlı dilden..
Herkes alacak eline kitabı belki sağdan belki soldan
Doğru yoldan şaşma özden sahi sözden tatlı dilden..
Belki sağdan belki soldan doğru yoldan şaşma özden
Sahi sözden tatlı dilden sahi sözden tatlı dilden…
Dinle…

Yerine göre gerçek yerine göree
Sahte dünya…
Gölgesisin kendinin sadece
Söyle…
Neler olacak o can gidincee
Rüya bitti!
Hakkı verir hakk-ı adalet

22 Şubat 2010 Pazartesi

İçimden Gelen Sesler

Kelamın hikmeti parçalarcasına
Sökmekte ruhumda kara nefsimi
Şirrettin hilleti kökünü sarmış pisliği, ceyriği, lanet hilleti
Rabbimi, zimmeti bizlere vermiş canı 
İhanet etme koru bedenini !
İblisin vesvesi kulagımda çınlar
Sen boşver mürkir sür keyfini
Kâfirin akibeti kaynar kuyulardan
Gelme özü şeritten lav şerbeti
Müminin sadakati anlatarak yaşanmaz
Yaşayanlar yaşadığını anlatamaz
Dervişleri sukuneti örnek olsun 
Az konuş fazla yeme dinle efendini !
Sadim bitmedi çilesi tekme tokat daldı
Fuvarlardan topraklara vurdu iradesi
Kıyametin alameti ayan mayan aşikar 
Yakın helap benden söylemesi !
Bak yine zindan hayatim
Fani dünya gün geçmiyor
Üzerime çoktu karanlık 
Kaldırmaya güç yetmiyor
Dert bize dünya kervanı
Aştım tepeleri yol bitmiyor
Kördüğüm olmuş efkarım
Ne ettiysem çözülmüyor
Anlatmakla bitmez ruyam
Anlamlarına kafa yorsam 
Şaşırırım diye korkarım
Telsizleri kesti ahkam
Beni duy, zaten dert çöllerinde kaybolmuşum
Burda verme rabbim makam
Günahlarımdan kurtulup mertebeme sarılırım
Bu dünyada bitmez kavgam
Gölgemde pusu kurmuş bir ton iblis vurmuşum
Yalan dünya sahte mekan
Sen buralara kök sal 
Ben kendimi azarlarım
Nifak dolu ahir zaman
Uçurtmamın iplerinde daldan dala konmuşum
Günler hızlı vermez zaman
Fani hayat öyle kısa, birden biter tekrar hatırlatırım
Yolları sarmış sarpa zaman
Kaybolan hile iman dinle sana neler sundum
Arslan sanma kendini paşam !
Ekmek arslanın kursagında  
Aman dikkat boğulursun !

20 Şubat 2010 Cumartesi

Ruhum Bence


Adaletsiz bir gece sızmış kalbime aşkın rengi,
Soramadım rüyalarıma dün sabah kaçta gitti.
Yakalayamadım hayatı neresinde lan bunun ipi ?
Pek hüzündür sorma yahu ölümün ani gelişi.
Kalabalığın tam ortasında eller uzanır boynuma,
Bir suçlu kimi bulursa insan bayılır sorguya.
Damla damla akan terdir giydiğimiz hüküm hayatta,
Tek kalemde marifettir bir cümledeki çok mana.
Sonunda hızla çekti mantık asi düşünen vizdan fişini,
Çabuk topla toparlan ! Yok bu yolun kıvanca gidişi.
Deli etmeye yeter seni insanların diklenişi.
E hadi sil gözlerini ağlamak sayılmaz iyi.
Siyah gitarla bir tarafta matem çalar periler,
Onların hüznü dünyaki insandır denilen.
Önce dinledim bu hüznü sonra kalemi kağıda aldım,
Satır satır bir sayfada kendi cümlemi kazdım.
Bitti, yaştı, yolumuz telaştı.
Umut benden kaçtı zaten olamazdı aşkı,
Karamsar bir adamın duygularıdır taciri,
Sen bunu anlayamazsın ayrıca mantığın şaşı !
Bariz dil, bu vaiz dil,
El-arif dil, e lazım bil.
Ruhum bence tecahül-ü arif.
E lazım bil, el-arif dil.
Bu vaiz dil, bariz dil.
Ruhum bence tecahül-ü arif

13 Şubat 2010 Cumartesi

Gubar-ı Gam

İlkin sizi tanıştırayım bu sadık devem Gubar-ı Gam

Öpeyim geçsin dizindeki yara dün girdiğimiz savaşta
bir kaç bedevi saldırdı, mübarek oldu bana gazam
hem beni korudu hem gönlümü sadık demem Gubar-ı Gam
Pejmürde etti bizi bu çöl develerin en sadığı
hilal çıktı uyku bastı yok mu çölün sığınağı
devem ağam dedi uzan sırtım eğri ama dayan
sensiz uyku bana haram anca senle manzaram
Gubar-ı Gam Umut'um dedi şurası akrep vadisi
sözleri seni incitmesin muşhurdur onların iğnesi
ağlamaktan kör olmuş onlar yüzünden çöl faresi
iplik ol da süzül onan sen nur onlar zifiri
Vadiye vardık yol kesildi tırmandı Gubar'a elçisi
kulağıma eğilip kulağın kepçe, dişin çarpık deli dedi
kepçe olsa duyar kulak ve bu diş koparır iğneni
yolum uzun gazla Gam bunlar zakkum meyvesi
Geçti aradan zaman sade duyan Rab ve Gam
çölden çorak gönlüm aç bu hasretinle uyuyamam
seni bulmak adına çabam, kumda grzip dolaşmam
ben karanlık bir kasabayım sabrımın adı Gubar-ı Gam.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Üşüyorum Ölüyorum


Yine vahim halim Yine muallaktayım
Bak çeker gidermiş son bahar...
Bu yüz hasım değil
Ocak kışında martılar kadar yüzüne hasretim ...
İçimde kıyamet kopar
Basit göründüğüm kadar içimde asitler kanar...
Yakarlar...yakarlar
Gönlünün ırmaklarından dilime zehirler içir hadi...
Başımı kollarım avuçlarlar çok kolaysa gel geçir
Uyku yok gözümde her düşümde ölümler seçip çok düşündüm...
Bu şehri yalnız bırakmam gerek
Binip viran bir vasıtayla kadere toslamam gerekli...
Elimi açtığımda hala yapraklarının kokusu
Yanıma bir kandil aldım birde ölüm korkusu...
24 saat geçer bitmez bunun sorgusu...
Ya sen saraylarında mesut gaflet uykusu
Yoluma kurarlar pusu vatan gurbet yolunda
Mühürlenir bu dilin be kahpe insan ordusu
Üşüyorum ölüyorum düşüyorum damarlarımdan çek beni yukarıya hadi sor;
Kaç günaha failim? Bana bakma öyle bende faniyim...
Hani huzur elden gider erken derken biz bize kalırız vakit geçerken.
Esaretim cesaretimdir söz miras kalsın bugün Vale'nden...
Sen hergün çok güzelsin gözlerinde gözüm var...
Benim birkaç sözüm var bilirsin en iyisini sen
Kurak çölüme serap gibisin
Biraz benimsin diğer yanın melekten senin
Sen perimsin...
Derin denizlerden geldim inciler getirdim sana...
Benim damarlarım yosun etlerim topraktan ana...
En güzel sözleri yazdım bu benden mirastırsana...
Vasiyetim mektubumda tez zamanda ulaş bana...
Keşke güvercin olsaydım...
Hiç günaha bulaşmadan
Mucizeler beklemezdim kanatlarımı okşasan...
Ben ben yaşardım bir kafeste içim huzurrabıtam...
Kırılan tüm kemikler kurtular ya sargıdan...
Ölüm içimi hapis etmiş prangalar vadide
Sen gözümle gördüğüm zümrütsün en nadide...
Hasret çölünü aşmıştır kalp taşıyan her kafile
Sahtekar tüm ihtiraslar dönmek ister zahire

7 Şubat 2010 Pazar

İnsan Hayatı Dört Mevsim


Aylardan bahardı herşey doğuyordu çiçekler geldikleri topraktan geri çıkıyordu bulutlar uzun bir yolculuktan gelmiş tüm içindekilerini döküyordu veriyordu toprağa o da doğmuştu herkez gibi baharda yeni dünyayı çok merak etmişti merakına ermişti şimdi hayatın ney olduğunu bilmiyordu yeni doğan çiçeklerden her birine konuyordu oda her birinin kokusunu tanımlıyor tadlarını alıyordu o güneş ona sevimli yüzünü göstermişti güneşin sevimli sıcaklığında kanını canlandırıyor ve o sevimliliğini gördüğü herkeze aktarıyordu günleri böyle geçiyordu ve büyüyordu acımasız zaman geçtikçe.Güneş yavaş yavaş asıl yüzünü gösteriyordu ve o büyümüştü yeterince güneş gittikçe ısınıyor ve haddini aşıyordu o yeşil otlar bu sıcaklığa dayanamamış boynunu büküp güneşin rengine bürünmüşlerdi artık o bulutda gelmiyor su vermiyordu kimselere herkes merak ediyordu artık kendi çarelerine bakmak zorundalardı o da bakmak zorundaydı artık büyümüştü çiçeklerden aldığı suları kullanıyordu ama tükenmek üzereydi susuz du aç dı artık yaşlanıyordu.Yapraklarda ölmeye başlıyordu artık dallarından düşüyorlardı bir rüzgâr geldi çok hızlı sert öfkeli bir rüzgârdı ve yağmurla ardına sürükleyerek gelmişti o da bu rüzgârla beraber fırlatıldı bi yere yaşlanmıştı artık yorgundu ağlıyordu yağmurla beraber eski günlerini beynine döküyordu yağmur ona yaşlandığının farkındaydı ölüme yaklaştığını hatırlattı ona düşen sarı yapraklar yapraklar gibi buruşmuştu yüzü ve bir soğuk almıştı hertarafı yorgun vücudu dayanamadı ve uyumaya başladı bir kayananın dibinde.Sabah olmuştu kalktığında hertaraf bembeyazdı ve karlar düşüyordu yüzüne tatlı bir soğuk vardı yüzünde ama kalkamıyordu artık soğuk ölümdü bu karlar kaplamıştı ölü bedenini artık o ölmüştü.O insandı bir bahar ayında doğdu yağmurla beraber, yaz la büyümüştü, sonbaharla yaşlanmıştı ve kış la ölmüştü insan.Tam anlamıyla hayattı bu işte insan hayatıydı bu..

15 Ocak 2010 Cuma

Kör Beyinler


Derinlerinde saklı gözlerimde kanlı yaş
Sen içinde aklım ölmekte bir telaş
İsyan kalbim içimdeki savaş
Yavaş yavaş karardı gökyüzüm
Dikenlerim mi vardı kimse kalmadı hoş
Gözlerimde gece kimse bakmadı loş
Ben kayıp şehirlerimde tek kanatlı kuş
Uçtuğum ufuklara güneş açmadı

Sende bende döndü dünya her günümü bir işkence
Aç gözünü bir riya
Yaşarken oynadığın her filmde sen kurtlar vadisi kahramanı
Gerçekler çözülmüş güya her kördüğümde gördüğüm aynı sahnelerden ibaret
Sanki tekrarını seyredip sıkıldığım ilkokul filmlerinde devamını bildiğim oyuncak savaşlar misali iyiyi öldürdüler izlediğim her filmde.
Her karede hipnoz reklam tüketiciyi kandırma rolünde pamuk eller cepte.
Direniş yağmur duası gücüyle baş kaldırdı sonuç sıfır.
Bir lider var sanıldı, sonuç sıfır.
Promosyon ve magazinde örnek alınanlar sanatçı rolünde boş beyinleri yıkama hevesinde.
Dur diyene dur diyen çok bu sistemde sisteme uymayan sürünme mecburiyetinde, sonuç sıfır

Kördü beyinler prime-time hevesli yarışmalar tarafından kirletildi bu ülkede
Popstar adaylarından kaçı 3 sene sonra karnını müzikle doyurabilecek ki
Eğitimini bırakıp sanal ütopyalarda koşsun
Bırak coşsun seni dinleyen 2 sene sonra adını unutsun
Savursun albümünü bir kenara kızgınca kussun
Dursun desin bir köşesinde etrafa süs olsun
Yalanların içinde birinci olan kahraman
Önce sen uyan sonra pembelere boyanıp gerçek diye sunulan dünyanda pastayı yiyen kim düşün cevabı kendine ver.
Kumandaların kimin elinde ve kimlerin söylediklerini yapmak zorundasın.
Özgürlüğün var mı, gelecekte elinden tutacak olan aklın boyutu ne
Yoksa bir kümeste yaşamak mı bir tavuğu cezbeden ?

Yaşlı taş çocuk 22 arifesi 21 senelik hikmet sahibi
Afet akşamında bolca hayal etti.
Grev konağındaki iç savaşta sessizce bir hayaletti.
Yaşadığım tenhalık felaketti.
İç organlarımı kor bir kurşun deşti.
Onlar bana küfretti bense orada dua ettim
Yerle birdim, yüzlerinizden kopya çekerek en iyi resmi ben çizdim
Artı çizikti bileklerim ve
Resimlerinizi gördükçe tohumlarınızdan nefret ettim
Tadı nasıldı gazapla çürüyen üzümlerin
Tek kanatlı bir kuşun minik pireyle dalaşında hakemdim
Kırmızı kartı kendime verdim ve oracıktan ayrılıp tebessümümle hilekar bir iblisin sevimsiz gamzelerine kırampı işledim.
Ebeveynlerime göre ben hep aferindim.
Yüksek ökçeden topukla çölde engerekler ezdim.